9786257537261
501481
https://www.merkezkitabevi.com/bir-asagilama-araci-olarak-cop
Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp
134.36
Ömer Faruk yine “hamle” yapıyor! İçerisinde yaşadığımız, sürekli kriz üreten “yanlış
toplum”un nasıl bu noktaya evrildiğini anlamaya, bugünün patinaj yapan gerekçelerinde
oyalanmak yerine “Tanrı Devleti” ve “Dünya Devleti”nin arasındaki hem gerilime ve hem
de iş birliğine dikkat çekiyor. Bu “düşman kardeşler”in görünürde çatışmalarına rağmen,
aslında, “öngörülemez ve ele geçirilemez olan”dan söz aldıklarına, hiçbir yasaya bağlı
olmadıklarına ama her söylediklerinin yasa olarak kabul edilmesini dayattıklarına, bunu
sağlamak için de sürekli yeni aşağılama mekanizmaları kurup, çöp ürettiklerine de dikkat
çekiyor.
Hayata İkiz Kuleler'den, tapınaklardan, saraylardan, parlamentolardan, üniversitelerden ya
da kışlalardan değil de; başlangıç ve sona, üretim ve tüketime, temiz ve kirliye, severek
dokunmaya ve iğrenerek atılmaya yakından tanıklık eden vajina, penis ve anüs arasından,
perineden bakmayı öneriyor. Böylece, “aşağılama” ve “çöp”ün bize ait olduğu gerçeğini
kabul edeceğimizi, içerisinde yaşadığımız için bahane de üretemeyeceğimizi belirtiyor.
Çünkü şimdiye kadar kulak verdiğimiz üretim, büyüme, tapınak, duvar, gökdelen, düzenli
ordu içerisinden biçimlenen perspektif bizi “sonsuz kötülük”e ve “son”a taşıyor. Artık
aşağıladıklarımız, tükettiklerimiz ve çöp olarak yaftaladıklarımızı dikkate alarak,
öngörülemeyenden söz ederek, ele geçirilemez bir “sır” edinmeye dikkat ederek düşünce ve
pratik üretmemiz gerektiğinin altını çiziyor.
Kulak verilmesi gereken bir hamle metni…
“Ömer Faruk Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp'te birçok şeyi ifşa ediyor. Açığa çıkarıyor.
Görünür kılıyor. Başka bir öncelikler listesi öneriyor. Kendimize ve dünyaya daha farklı bir
bakış geliştirmeye çalışıyor. Yani ifşa ederken aynı zamanda inşa ediyor. Zemini, çerçeveyi
değiştirmeyi deniyor. Elbette her ifşa bir inşa olmayabilir. Ama özellikle bazı toplumlarda
ifşa etmeden inşa da edemezsiniz.”
Besim. F. Dellaloğlu
toplum”un nasıl bu noktaya evrildiğini anlamaya, bugünün patinaj yapan gerekçelerinde
oyalanmak yerine “Tanrı Devleti” ve “Dünya Devleti”nin arasındaki hem gerilime ve hem
de iş birliğine dikkat çekiyor. Bu “düşman kardeşler”in görünürde çatışmalarına rağmen,
aslında, “öngörülemez ve ele geçirilemez olan”dan söz aldıklarına, hiçbir yasaya bağlı
olmadıklarına ama her söylediklerinin yasa olarak kabul edilmesini dayattıklarına, bunu
sağlamak için de sürekli yeni aşağılama mekanizmaları kurup, çöp ürettiklerine de dikkat
çekiyor.
Hayata İkiz Kuleler'den, tapınaklardan, saraylardan, parlamentolardan, üniversitelerden ya
da kışlalardan değil de; başlangıç ve sona, üretim ve tüketime, temiz ve kirliye, severek
dokunmaya ve iğrenerek atılmaya yakından tanıklık eden vajina, penis ve anüs arasından,
perineden bakmayı öneriyor. Böylece, “aşağılama” ve “çöp”ün bize ait olduğu gerçeğini
kabul edeceğimizi, içerisinde yaşadığımız için bahane de üretemeyeceğimizi belirtiyor.
Çünkü şimdiye kadar kulak verdiğimiz üretim, büyüme, tapınak, duvar, gökdelen, düzenli
ordu içerisinden biçimlenen perspektif bizi “sonsuz kötülük”e ve “son”a taşıyor. Artık
aşağıladıklarımız, tükettiklerimiz ve çöp olarak yaftaladıklarımızı dikkate alarak,
öngörülemeyenden söz ederek, ele geçirilemez bir “sır” edinmeye dikkat ederek düşünce ve
pratik üretmemiz gerektiğinin altını çiziyor.
Kulak verilmesi gereken bir hamle metni…
“Ömer Faruk Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp'te birçok şeyi ifşa ediyor. Açığa çıkarıyor.
Görünür kılıyor. Başka bir öncelikler listesi öneriyor. Kendimize ve dünyaya daha farklı bir
bakış geliştirmeye çalışıyor. Yani ifşa ederken aynı zamanda inşa ediyor. Zemini, çerçeveyi
değiştirmeyi deniyor. Elbette her ifşa bir inşa olmayabilir. Ama özellikle bazı toplumlarda
ifşa etmeden inşa da edemezsiniz.”
Besim. F. Dellaloğlu
Ömer Faruk yine “hamle” yapıyor! İçerisinde yaşadığımız, sürekli kriz üreten “yanlış
toplum”un nasıl bu noktaya evrildiğini anlamaya, bugünün patinaj yapan gerekçelerinde
oyalanmak yerine “Tanrı Devleti” ve “Dünya Devleti”nin arasındaki hem gerilime ve hem
de iş birliğine dikkat çekiyor. Bu “düşman kardeşler”in görünürde çatışmalarına rağmen,
aslında, “öngörülemez ve ele geçirilemez olan”dan söz aldıklarına, hiçbir yasaya bağlı
olmadıklarına ama her söylediklerinin yasa olarak kabul edilmesini dayattıklarına, bunu
sağlamak için de sürekli yeni aşağılama mekanizmaları kurup, çöp ürettiklerine de dikkat
çekiyor.
Hayata İkiz Kuleler'den, tapınaklardan, saraylardan, parlamentolardan, üniversitelerden ya
da kışlalardan değil de; başlangıç ve sona, üretim ve tüketime, temiz ve kirliye, severek
dokunmaya ve iğrenerek atılmaya yakından tanıklık eden vajina, penis ve anüs arasından,
perineden bakmayı öneriyor. Böylece, “aşağılama” ve “çöp”ün bize ait olduğu gerçeğini
kabul edeceğimizi, içerisinde yaşadığımız için bahane de üretemeyeceğimizi belirtiyor.
Çünkü şimdiye kadar kulak verdiğimiz üretim, büyüme, tapınak, duvar, gökdelen, düzenli
ordu içerisinden biçimlenen perspektif bizi “sonsuz kötülük”e ve “son”a taşıyor. Artık
aşağıladıklarımız, tükettiklerimiz ve çöp olarak yaftaladıklarımızı dikkate alarak,
öngörülemeyenden söz ederek, ele geçirilemez bir “sır” edinmeye dikkat ederek düşünce ve
pratik üretmemiz gerektiğinin altını çiziyor.
Kulak verilmesi gereken bir hamle metni…
“Ömer Faruk Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp'te birçok şeyi ifşa ediyor. Açığa çıkarıyor.
Görünür kılıyor. Başka bir öncelikler listesi öneriyor. Kendimize ve dünyaya daha farklı bir
bakış geliştirmeye çalışıyor. Yani ifşa ederken aynı zamanda inşa ediyor. Zemini, çerçeveyi
değiştirmeyi deniyor. Elbette her ifşa bir inşa olmayabilir. Ama özellikle bazı toplumlarda
ifşa etmeden inşa da edemezsiniz.”
Besim. F. Dellaloğlu
toplum”un nasıl bu noktaya evrildiğini anlamaya, bugünün patinaj yapan gerekçelerinde
oyalanmak yerine “Tanrı Devleti” ve “Dünya Devleti”nin arasındaki hem gerilime ve hem
de iş birliğine dikkat çekiyor. Bu “düşman kardeşler”in görünürde çatışmalarına rağmen,
aslında, “öngörülemez ve ele geçirilemez olan”dan söz aldıklarına, hiçbir yasaya bağlı
olmadıklarına ama her söylediklerinin yasa olarak kabul edilmesini dayattıklarına, bunu
sağlamak için de sürekli yeni aşağılama mekanizmaları kurup, çöp ürettiklerine de dikkat
çekiyor.
Hayata İkiz Kuleler'den, tapınaklardan, saraylardan, parlamentolardan, üniversitelerden ya
da kışlalardan değil de; başlangıç ve sona, üretim ve tüketime, temiz ve kirliye, severek
dokunmaya ve iğrenerek atılmaya yakından tanıklık eden vajina, penis ve anüs arasından,
perineden bakmayı öneriyor. Böylece, “aşağılama” ve “çöp”ün bize ait olduğu gerçeğini
kabul edeceğimizi, içerisinde yaşadığımız için bahane de üretemeyeceğimizi belirtiyor.
Çünkü şimdiye kadar kulak verdiğimiz üretim, büyüme, tapınak, duvar, gökdelen, düzenli
ordu içerisinden biçimlenen perspektif bizi “sonsuz kötülük”e ve “son”a taşıyor. Artık
aşağıladıklarımız, tükettiklerimiz ve çöp olarak yaftaladıklarımızı dikkate alarak,
öngörülemeyenden söz ederek, ele geçirilemez bir “sır” edinmeye dikkat ederek düşünce ve
pratik üretmemiz gerektiğinin altını çiziyor.
Kulak verilmesi gereken bir hamle metni…
“Ömer Faruk Bir Aşağılama Aracı Olarak Çöp'te birçok şeyi ifşa ediyor. Açığa çıkarıyor.
Görünür kılıyor. Başka bir öncelikler listesi öneriyor. Kendimize ve dünyaya daha farklı bir
bakış geliştirmeye çalışıyor. Yani ifşa ederken aynı zamanda inşa ediyor. Zemini, çerçeveyi
değiştirmeyi deniyor. Elbette her ifşa bir inşa olmayabilir. Ama özellikle bazı toplumlarda
ifşa etmeden inşa da edemezsiniz.”
Besim. F. Dellaloğlu
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 134,36 | 134,36 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.