9786057301222
452760
https://www.merkezkitabevi.com/bir-sef-gibi
Bir Şef Gibi
308.52
Aşçının aşkı olmasa tabakta heyecan kalmazdı.
Çocukluğundan beri yemek yapmaya ilgi duyan Benoît Peeters'ın yaşamına dayanan Bir Şef Gibi, gastronomi ve mutfak sanatlarının yarım asırlık dönüşümünü edebiyat, felsefe ve toplumbilimden beslenerek ele alan, çarpıcı bir grafik roman.
Troisgros'dan El Bulli'nin son akşam yemeğine kadar dünyanın en önemli restoranlarına, “devrimsel” mutfak akımlarına, ezber bozan şeflere ve eşsiz zarafetteki yemek tabaklamalarına göndermelerde bulunan kitap, renkli anekdotlarla anlatısını güçlendiriyor.
Mutfak olarak tanımladığımız şeyin gerçekte ne olup olmadığına dair okuru sorgulamaya iten eser; çizer Aurélia Aurita'nın iştah kabartıcı desenleri eşliğinde 70'lerden günümüze Avrupa'nın toplumsal, kültürel ve siyasi bir panoramasını da ortaya koyuyor.
Başlangıç olarak sebzeli ve Sauternes şaraplı ıstakoza,
Ana yemek için trüf mantarlı, tereyağı soslu kaz ciğeri haşlamasına,
Ve tatlı olarak da ahududulu sufleye ne dersiniz?
Üstün nefasetteki bu menü kulağa hoş gelmiyor mu?
Peki, bir araya gelmesi pek de mümkün olmayan bu tatların mimarları kimler?
Benoît Peeters, aşçılığın henüz görünmez bir meslek olduğu yıllarda gönlünü mutfağa kaptırır. Damak tadı geliştikçe yemeklerin insana kendini iyi hissettirdiğini ve rahatlattığını keşfeder. 70'li yıllarda Fransa'nın en ünlü restoranı Troisgros Kardeşler'de yemek yedikten sonra ise kendini tutkuyla mutfak sanatlarını öğrenmeye adar. Mutfağa duyduğu hayranlık neredeyse edebiyata duyduğu kadardır artık. Klasik tatlardan sofistike lezzetlere uzanırken sözlerle anlatılmayacak rafinelikteki tariflerin cazibesine kapılır. Ve hatta ilk yemeğini hocası da olan yaşayan bir efsaneye; Roland Barthes'a hazırlama onuruna erişir. Mutfak artık büyük özen isteyen ciddi bir iştir onun için ve belki de hayatını bundan böyle bu yoldan kazanmalıdır. En büyük hayali, kız arkadaşı Marie-Françoise'la birlikte restoran açmak olan genç adam, bu zorlu hedeften önce şansını evlerde aşçı olarak çalışmakta aradığında ise, hayatın soğuk ve acımasız yüzüyle karşılaşacaktır.
Aşkla yemek yaptığını düşünen kişi; aşçı mıdır, şef midir yoksa bir saadet zanaatkârı mıdır?
Bıçak sırtı bir yolda ilerleyen Benoît için geç de olsa artık uyanma vaktidir...
Yemek kültürünün ve alışkanlıklarının hızla değişip dönüştüğü bir dönemde kariyerini inşa etme mücadelesi veren bir aşçının portresini çizen Bir Şef Gibi, mutfak sanatlarının sınır tanımazlığına övgüde bulunurken gurmelerin ağzını sulandıracak, koleksiyonluk bir kitap.
Çocukluğundan beri yemek yapmaya ilgi duyan Benoît Peeters'ın yaşamına dayanan Bir Şef Gibi, gastronomi ve mutfak sanatlarının yarım asırlık dönüşümünü edebiyat, felsefe ve toplumbilimden beslenerek ele alan, çarpıcı bir grafik roman.
Troisgros'dan El Bulli'nin son akşam yemeğine kadar dünyanın en önemli restoranlarına, “devrimsel” mutfak akımlarına, ezber bozan şeflere ve eşsiz zarafetteki yemek tabaklamalarına göndermelerde bulunan kitap, renkli anekdotlarla anlatısını güçlendiriyor.
Mutfak olarak tanımladığımız şeyin gerçekte ne olup olmadığına dair okuru sorgulamaya iten eser; çizer Aurélia Aurita'nın iştah kabartıcı desenleri eşliğinde 70'lerden günümüze Avrupa'nın toplumsal, kültürel ve siyasi bir panoramasını da ortaya koyuyor.
Başlangıç olarak sebzeli ve Sauternes şaraplı ıstakoza,
Ana yemek için trüf mantarlı, tereyağı soslu kaz ciğeri haşlamasına,
Ve tatlı olarak da ahududulu sufleye ne dersiniz?
Üstün nefasetteki bu menü kulağa hoş gelmiyor mu?
Peki, bir araya gelmesi pek de mümkün olmayan bu tatların mimarları kimler?
Benoît Peeters, aşçılığın henüz görünmez bir meslek olduğu yıllarda gönlünü mutfağa kaptırır. Damak tadı geliştikçe yemeklerin insana kendini iyi hissettirdiğini ve rahatlattığını keşfeder. 70'li yıllarda Fransa'nın en ünlü restoranı Troisgros Kardeşler'de yemek yedikten sonra ise kendini tutkuyla mutfak sanatlarını öğrenmeye adar. Mutfağa duyduğu hayranlık neredeyse edebiyata duyduğu kadardır artık. Klasik tatlardan sofistike lezzetlere uzanırken sözlerle anlatılmayacak rafinelikteki tariflerin cazibesine kapılır. Ve hatta ilk yemeğini hocası da olan yaşayan bir efsaneye; Roland Barthes'a hazırlama onuruna erişir. Mutfak artık büyük özen isteyen ciddi bir iştir onun için ve belki de hayatını bundan böyle bu yoldan kazanmalıdır. En büyük hayali, kız arkadaşı Marie-Françoise'la birlikte restoran açmak olan genç adam, bu zorlu hedeften önce şansını evlerde aşçı olarak çalışmakta aradığında ise, hayatın soğuk ve acımasız yüzüyle karşılaşacaktır.
Aşkla yemek yaptığını düşünen kişi; aşçı mıdır, şef midir yoksa bir saadet zanaatkârı mıdır?
Bıçak sırtı bir yolda ilerleyen Benoît için geç de olsa artık uyanma vaktidir...
Yemek kültürünün ve alışkanlıklarının hızla değişip dönüştüğü bir dönemde kariyerini inşa etme mücadelesi veren bir aşçının portresini çizen Bir Şef Gibi, mutfak sanatlarının sınır tanımazlığına övgüde bulunurken gurmelerin ağzını sulandıracak, koleksiyonluk bir kitap.
Aşçının aşkı olmasa tabakta heyecan kalmazdı.
Çocukluğundan beri yemek yapmaya ilgi duyan Benoît Peeters'ın yaşamına dayanan Bir Şef Gibi, gastronomi ve mutfak sanatlarının yarım asırlık dönüşümünü edebiyat, felsefe ve toplumbilimden beslenerek ele alan, çarpıcı bir grafik roman.
Troisgros'dan El Bulli'nin son akşam yemeğine kadar dünyanın en önemli restoranlarına, “devrimsel” mutfak akımlarına, ezber bozan şeflere ve eşsiz zarafetteki yemek tabaklamalarına göndermelerde bulunan kitap, renkli anekdotlarla anlatısını güçlendiriyor.
Mutfak olarak tanımladığımız şeyin gerçekte ne olup olmadığına dair okuru sorgulamaya iten eser; çizer Aurélia Aurita'nın iştah kabartıcı desenleri eşliğinde 70'lerden günümüze Avrupa'nın toplumsal, kültürel ve siyasi bir panoramasını da ortaya koyuyor.
Başlangıç olarak sebzeli ve Sauternes şaraplı ıstakoza,
Ana yemek için trüf mantarlı, tereyağı soslu kaz ciğeri haşlamasına,
Ve tatlı olarak da ahududulu sufleye ne dersiniz?
Üstün nefasetteki bu menü kulağa hoş gelmiyor mu?
Peki, bir araya gelmesi pek de mümkün olmayan bu tatların mimarları kimler?
Benoît Peeters, aşçılığın henüz görünmez bir meslek olduğu yıllarda gönlünü mutfağa kaptırır. Damak tadı geliştikçe yemeklerin insana kendini iyi hissettirdiğini ve rahatlattığını keşfeder. 70'li yıllarda Fransa'nın en ünlü restoranı Troisgros Kardeşler'de yemek yedikten sonra ise kendini tutkuyla mutfak sanatlarını öğrenmeye adar. Mutfağa duyduğu hayranlık neredeyse edebiyata duyduğu kadardır artık. Klasik tatlardan sofistike lezzetlere uzanırken sözlerle anlatılmayacak rafinelikteki tariflerin cazibesine kapılır. Ve hatta ilk yemeğini hocası da olan yaşayan bir efsaneye; Roland Barthes'a hazırlama onuruna erişir. Mutfak artık büyük özen isteyen ciddi bir iştir onun için ve belki de hayatını bundan böyle bu yoldan kazanmalıdır. En büyük hayali, kız arkadaşı Marie-Françoise'la birlikte restoran açmak olan genç adam, bu zorlu hedeften önce şansını evlerde aşçı olarak çalışmakta aradığında ise, hayatın soğuk ve acımasız yüzüyle karşılaşacaktır.
Aşkla yemek yaptığını düşünen kişi; aşçı mıdır, şef midir yoksa bir saadet zanaatkârı mıdır?
Bıçak sırtı bir yolda ilerleyen Benoît için geç de olsa artık uyanma vaktidir...
Yemek kültürünün ve alışkanlıklarının hızla değişip dönüştüğü bir dönemde kariyerini inşa etme mücadelesi veren bir aşçının portresini çizen Bir Şef Gibi, mutfak sanatlarının sınır tanımazlığına övgüde bulunurken gurmelerin ağzını sulandıracak, koleksiyonluk bir kitap.
Çocukluğundan beri yemek yapmaya ilgi duyan Benoît Peeters'ın yaşamına dayanan Bir Şef Gibi, gastronomi ve mutfak sanatlarının yarım asırlık dönüşümünü edebiyat, felsefe ve toplumbilimden beslenerek ele alan, çarpıcı bir grafik roman.
Troisgros'dan El Bulli'nin son akşam yemeğine kadar dünyanın en önemli restoranlarına, “devrimsel” mutfak akımlarına, ezber bozan şeflere ve eşsiz zarafetteki yemek tabaklamalarına göndermelerde bulunan kitap, renkli anekdotlarla anlatısını güçlendiriyor.
Mutfak olarak tanımladığımız şeyin gerçekte ne olup olmadığına dair okuru sorgulamaya iten eser; çizer Aurélia Aurita'nın iştah kabartıcı desenleri eşliğinde 70'lerden günümüze Avrupa'nın toplumsal, kültürel ve siyasi bir panoramasını da ortaya koyuyor.
Başlangıç olarak sebzeli ve Sauternes şaraplı ıstakoza,
Ana yemek için trüf mantarlı, tereyağı soslu kaz ciğeri haşlamasına,
Ve tatlı olarak da ahududulu sufleye ne dersiniz?
Üstün nefasetteki bu menü kulağa hoş gelmiyor mu?
Peki, bir araya gelmesi pek de mümkün olmayan bu tatların mimarları kimler?
Benoît Peeters, aşçılığın henüz görünmez bir meslek olduğu yıllarda gönlünü mutfağa kaptırır. Damak tadı geliştikçe yemeklerin insana kendini iyi hissettirdiğini ve rahatlattığını keşfeder. 70'li yıllarda Fransa'nın en ünlü restoranı Troisgros Kardeşler'de yemek yedikten sonra ise kendini tutkuyla mutfak sanatlarını öğrenmeye adar. Mutfağa duyduğu hayranlık neredeyse edebiyata duyduğu kadardır artık. Klasik tatlardan sofistike lezzetlere uzanırken sözlerle anlatılmayacak rafinelikteki tariflerin cazibesine kapılır. Ve hatta ilk yemeğini hocası da olan yaşayan bir efsaneye; Roland Barthes'a hazırlama onuruna erişir. Mutfak artık büyük özen isteyen ciddi bir iştir onun için ve belki de hayatını bundan böyle bu yoldan kazanmalıdır. En büyük hayali, kız arkadaşı Marie-Françoise'la birlikte restoran açmak olan genç adam, bu zorlu hedeften önce şansını evlerde aşçı olarak çalışmakta aradığında ise, hayatın soğuk ve acımasız yüzüyle karşılaşacaktır.
Aşkla yemek yaptığını düşünen kişi; aşçı mıdır, şef midir yoksa bir saadet zanaatkârı mıdır?
Bıçak sırtı bir yolda ilerleyen Benoît için geç de olsa artık uyanma vaktidir...
Yemek kültürünün ve alışkanlıklarının hızla değişip dönüştüğü bir dönemde kariyerini inşa etme mücadelesi veren bir aşçının portresini çizen Bir Şef Gibi, mutfak sanatlarının sınır tanımazlığına övgüde bulunurken gurmelerin ağzını sulandıracak, koleksiyonluk bir kitap.
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 308,52 | 308,52 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.