9786057637062
456185
https://www.merkezkitabevi.com/cellat-agliyor
Cellat Ağlıyor
92.11
Ne çok severiz hayvanları öyle ki onları sirkte bile görmeye dayanamayız acıdan. Bir Altın Kartal var sokakta üç kuruşa gagasıyla niyet çekmeye şartlanmış, Kara Katır var maden ocağında zorla çalıştırılan gün yüzü görmeden, mavi gözlü kedi Boncuk'un soluksuz ölümü, yazarın kedisi Kuyruk'un ölümü bir de… Onların evcilleştirilmiş yaşamlarına ne çok acırız.
Peki ya sahipleri? Kartalı avlayan avcı, Boncuk'u bilmeden öldüren çocuk, Kara Katır'ı döve döve madene sokan köylü… Ne acımasızlar değil mi?
Salt yoksulluğun değil, kıyısına geldikleri açlığın nefessiz bıraktığı insan posaları ama bunlar. Devletin idam sehpasına bu kez cellat olarak ittiği “Çingen Amet;” hiç tanımadığı insanlar için hayatını feda eden bir devrimci; ıstıraplı, feci kaderini bildiği için madende kendi yerine katırını çalıştıran köylü; bir hayat kadını eskisi, sokak kedilerinin, getireceği yemekler için yolunu gözlediği; ilk kez gittiği lokantadaki kuşların kafesten salıverilmesini isteyen büyük kabahatlerin adamı; sadece kartalıyla konuşan avcı; ailesinin ve toplumun ölüm fetvasından ancak ölümün kıyısına savrularak kurtulan genç kadın; sevdiği kadın için akrabalarının ölümünü düşleyen katil; annesini döven babasını dövmek için boksör olan çocuk; budanmış bir asker…
Bunlar insanlık denilen acımasız çukurun çamurdan bedenleri, bunlar onurlarını zımparalayan yaşamın paçavralaştırdığı suretler, umutları çölleştirilmiş yüzler, sevgisizliğin çalakalem gölgeleri… Sanki tanrı yaratmamış bunları. Bunlar İrfan Yalçın'ın proleterleri.
Hepsinin de “ağlamasında yumuşak bir hayvan var.”
Peki ya sahipleri? Kartalı avlayan avcı, Boncuk'u bilmeden öldüren çocuk, Kara Katır'ı döve döve madene sokan köylü… Ne acımasızlar değil mi?
Salt yoksulluğun değil, kıyısına geldikleri açlığın nefessiz bıraktığı insan posaları ama bunlar. Devletin idam sehpasına bu kez cellat olarak ittiği “Çingen Amet;” hiç tanımadığı insanlar için hayatını feda eden bir devrimci; ıstıraplı, feci kaderini bildiği için madende kendi yerine katırını çalıştıran köylü; bir hayat kadını eskisi, sokak kedilerinin, getireceği yemekler için yolunu gözlediği; ilk kez gittiği lokantadaki kuşların kafesten salıverilmesini isteyen büyük kabahatlerin adamı; sadece kartalıyla konuşan avcı; ailesinin ve toplumun ölüm fetvasından ancak ölümün kıyısına savrularak kurtulan genç kadın; sevdiği kadın için akrabalarının ölümünü düşleyen katil; annesini döven babasını dövmek için boksör olan çocuk; budanmış bir asker…
Bunlar insanlık denilen acımasız çukurun çamurdan bedenleri, bunlar onurlarını zımparalayan yaşamın paçavralaştırdığı suretler, umutları çölleştirilmiş yüzler, sevgisizliğin çalakalem gölgeleri… Sanki tanrı yaratmamış bunları. Bunlar İrfan Yalçın'ın proleterleri.
Hepsinin de “ağlamasında yumuşak bir hayvan var.”
Ne çok severiz hayvanları öyle ki onları sirkte bile görmeye dayanamayız acıdan. Bir Altın Kartal var sokakta üç kuruşa gagasıyla niyet çekmeye şartlanmış, Kara Katır var maden ocağında zorla çalıştırılan gün yüzü görmeden, mavi gözlü kedi Boncuk'un soluksuz ölümü, yazarın kedisi Kuyruk'un ölümü bir de… Onların evcilleştirilmiş yaşamlarına ne çok acırız.
Peki ya sahipleri? Kartalı avlayan avcı, Boncuk'u bilmeden öldüren çocuk, Kara Katır'ı döve döve madene sokan köylü… Ne acımasızlar değil mi?
Salt yoksulluğun değil, kıyısına geldikleri açlığın nefessiz bıraktığı insan posaları ama bunlar. Devletin idam sehpasına bu kez cellat olarak ittiği “Çingen Amet;” hiç tanımadığı insanlar için hayatını feda eden bir devrimci; ıstıraplı, feci kaderini bildiği için madende kendi yerine katırını çalıştıran köylü; bir hayat kadını eskisi, sokak kedilerinin, getireceği yemekler için yolunu gözlediği; ilk kez gittiği lokantadaki kuşların kafesten salıverilmesini isteyen büyük kabahatlerin adamı; sadece kartalıyla konuşan avcı; ailesinin ve toplumun ölüm fetvasından ancak ölümün kıyısına savrularak kurtulan genç kadın; sevdiği kadın için akrabalarının ölümünü düşleyen katil; annesini döven babasını dövmek için boksör olan çocuk; budanmış bir asker…
Bunlar insanlık denilen acımasız çukurun çamurdan bedenleri, bunlar onurlarını zımparalayan yaşamın paçavralaştırdığı suretler, umutları çölleştirilmiş yüzler, sevgisizliğin çalakalem gölgeleri… Sanki tanrı yaratmamış bunları. Bunlar İrfan Yalçın'ın proleterleri.
Hepsinin de “ağlamasında yumuşak bir hayvan var.”
Peki ya sahipleri? Kartalı avlayan avcı, Boncuk'u bilmeden öldüren çocuk, Kara Katır'ı döve döve madene sokan köylü… Ne acımasızlar değil mi?
Salt yoksulluğun değil, kıyısına geldikleri açlığın nefessiz bıraktığı insan posaları ama bunlar. Devletin idam sehpasına bu kez cellat olarak ittiği “Çingen Amet;” hiç tanımadığı insanlar için hayatını feda eden bir devrimci; ıstıraplı, feci kaderini bildiği için madende kendi yerine katırını çalıştıran köylü; bir hayat kadını eskisi, sokak kedilerinin, getireceği yemekler için yolunu gözlediği; ilk kez gittiği lokantadaki kuşların kafesten salıverilmesini isteyen büyük kabahatlerin adamı; sadece kartalıyla konuşan avcı; ailesinin ve toplumun ölüm fetvasından ancak ölümün kıyısına savrularak kurtulan genç kadın; sevdiği kadın için akrabalarının ölümünü düşleyen katil; annesini döven babasını dövmek için boksör olan çocuk; budanmış bir asker…
Bunlar insanlık denilen acımasız çukurun çamurdan bedenleri, bunlar onurlarını zımparalayan yaşamın paçavralaştırdığı suretler, umutları çölleştirilmiş yüzler, sevgisizliğin çalakalem gölgeleri… Sanki tanrı yaratmamış bunları. Bunlar İrfan Yalçın'ın proleterleri.
Hepsinin de “ağlamasında yumuşak bir hayvan var.”
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 92,11 | 92,11 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.