Doğu, Batı Ayrımında Aslında Mimarlık, Şehircilik ve Sanat…

Kendime insa ettigim ve saglamligi üzerine kafa yormaktansa süsüne takildigim sözde korunakli evimin, meydana gelecek ilk depremle beraber büyük hasar görecegini fark ettigimde geçici önlemler almaktansa, yuvasiz kalmayi göze aldim ve evimi terk ettim. Böylesi dönemlerde bir avare gibi dolastim. Bir sey yapmamanin bazen yapmaktan daha degerli oldugunu kesfettim ki isteseydim de bir sey yapamazdim. Nadas halinde bekliyordum. Yasamimda birkaç kere beni evsiz birakan böylesi tecrübeleri, her seferinde daha uzun süre evsiz kalarak ama her terk edisi ise daha cesaretli bir biçimde yaparak edindim. Sunu söylemeliyim ki evimi ne zaman terk ettiysem, hiç birinde yeni birini insa etmek zorunda kalmadim. Her seferinde çok daha saglam ve güzel bir ev kesfettim.Terk ettigim eski evlerime uzun bir yolculuk sonrasinda dönüp yeniden baktigimda hissettiklerimi anlattigim bu kitap ile, gözlerimizin gördügü seylerin arkasinda aslinda ne oldugunu veya bunlarin ötesinde bir seylerin de olabilecegini ifade etmeye çalistim. Bunu diledim çünkü çocuklarin nesneleri dogru bosluga yerlestirmeye çalistiklari oyundaki gibi, giremeyecekleri bir yere zorla sokulmaya çalisilan Dogulularin, Müslümanlarin ve hatta “insan”in özelde mimari, sehircilik ve sanat konularinda ama genelde hayata dair “acaba?” sorusunu akillarina getirmek istedim.