9786052022672
391971
https://www.merkezkitabevi.com/eylul-3
Eylül
67.21
Mehmet Rauf'un en önemli eseri olan Eylül, Türk Edebiyatı'nın ilk psikolojik romanı olarak kabul edilmektedir. Ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergileyerek, insanların ruh hallerini okuyucuya net bir şekilde yansıtan bu eser okuyucuyla arasında sağlam bir bağ oluşturmaktadır.
Evet, her şey çürüyor, her şey... İnsanlar da çürümeyecekler mi?
Eylül de sanki bahara özlem duyan mahzun bir tazelik, üzerine çeken kışın, kendini yok etmek isteyen sonbaharın aksine sonsuza kadar kalma mücadelesi vardır. Sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar direnirse dirensin, kışın üstün geleceğini, artık her şeyin, her ümidin bittiğini buna katlanmak gerektiğini anlamaktan doğan bir korku ile ağlıyordur. Ne renk, ne koku... İşte yapraklar ölüyor... Rüzgâr insafsız, yağmur inatçı, her şey çürüyor. Oh, her şey çürüyor...
O zaman Eylül kendine doğada ilk korku ayı, faniliğin ilk hissedildiği ay, ilk faydasız ve yakıcı mücadele arzusu gibi, hayatın ne olduğunu anlayıp habersiz geçen güzel geçmişin özlemiyle ilk boyun bükülmüş bir ay gibi göründü. Ayaklarının altında çamurlanmış çürük yapraklara bakarak:
Evet, her şey çürüyor Demek, biz de çürüyeceğiz? diye düşündü. Demek ki çürüyecekti, o da çürüyecekti. Böyle, hiçbir mutluluk gelmeden, daha henüz beklerken, özellikle hayatının nasıl gafil geçmiş olduğunu anladıktan sonra, artık bir şey de yapmanın mümkün olmadığını görerek, böyle çürümek, bitmek ona pek insafsız, pek acı geliyordu...
Evet, her şey çürüyor, her şey... İnsanlar da çürümeyecekler mi?
Eylül de sanki bahara özlem duyan mahzun bir tazelik, üzerine çeken kışın, kendini yok etmek isteyen sonbaharın aksine sonsuza kadar kalma mücadelesi vardır. Sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar direnirse dirensin, kışın üstün geleceğini, artık her şeyin, her ümidin bittiğini buna katlanmak gerektiğini anlamaktan doğan bir korku ile ağlıyordur. Ne renk, ne koku... İşte yapraklar ölüyor... Rüzgâr insafsız, yağmur inatçı, her şey çürüyor. Oh, her şey çürüyor...
O zaman Eylül kendine doğada ilk korku ayı, faniliğin ilk hissedildiği ay, ilk faydasız ve yakıcı mücadele arzusu gibi, hayatın ne olduğunu anlayıp habersiz geçen güzel geçmişin özlemiyle ilk boyun bükülmüş bir ay gibi göründü. Ayaklarının altında çamurlanmış çürük yapraklara bakarak:
Evet, her şey çürüyor Demek, biz de çürüyeceğiz? diye düşündü. Demek ki çürüyecekti, o da çürüyecekti. Böyle, hiçbir mutluluk gelmeden, daha henüz beklerken, özellikle hayatının nasıl gafil geçmiş olduğunu anladıktan sonra, artık bir şey de yapmanın mümkün olmadığını görerek, böyle çürümek, bitmek ona pek insafsız, pek acı geliyordu...
Mehmet Rauf'un en önemli eseri olan Eylül, Türk Edebiyatı'nın ilk psikolojik romanı olarak kabul edilmektedir. Ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergileyerek, insanların ruh hallerini okuyucuya net bir şekilde yansıtan bu eser okuyucuyla arasında sağlam bir bağ oluşturmaktadır.
Evet, her şey çürüyor, her şey... İnsanlar da çürümeyecekler mi?
Eylül de sanki bahara özlem duyan mahzun bir tazelik, üzerine çeken kışın, kendini yok etmek isteyen sonbaharın aksine sonsuza kadar kalma mücadelesi vardır. Sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar direnirse dirensin, kışın üstün geleceğini, artık her şeyin, her ümidin bittiğini buna katlanmak gerektiğini anlamaktan doğan bir korku ile ağlıyordur. Ne renk, ne koku... İşte yapraklar ölüyor... Rüzgâr insafsız, yağmur inatçı, her şey çürüyor. Oh, her şey çürüyor...
O zaman Eylül kendine doğada ilk korku ayı, faniliğin ilk hissedildiği ay, ilk faydasız ve yakıcı mücadele arzusu gibi, hayatın ne olduğunu anlayıp habersiz geçen güzel geçmişin özlemiyle ilk boyun bükülmüş bir ay gibi göründü. Ayaklarının altında çamurlanmış çürük yapraklara bakarak:
Evet, her şey çürüyor Demek, biz de çürüyeceğiz? diye düşündü. Demek ki çürüyecekti, o da çürüyecekti. Böyle, hiçbir mutluluk gelmeden, daha henüz beklerken, özellikle hayatının nasıl gafil geçmiş olduğunu anladıktan sonra, artık bir şey de yapmanın mümkün olmadığını görerek, böyle çürümek, bitmek ona pek insafsız, pek acı geliyordu...
Evet, her şey çürüyor, her şey... İnsanlar da çürümeyecekler mi?
Eylül de sanki bahara özlem duyan mahzun bir tazelik, üzerine çeken kışın, kendini yok etmek isteyen sonbaharın aksine sonsuza kadar kalma mücadelesi vardır. Sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar direnirse dirensin, kışın üstün geleceğini, artık her şeyin, her ümidin bittiğini buna katlanmak gerektiğini anlamaktan doğan bir korku ile ağlıyordur. Ne renk, ne koku... İşte yapraklar ölüyor... Rüzgâr insafsız, yağmur inatçı, her şey çürüyor. Oh, her şey çürüyor...
O zaman Eylül kendine doğada ilk korku ayı, faniliğin ilk hissedildiği ay, ilk faydasız ve yakıcı mücadele arzusu gibi, hayatın ne olduğunu anlayıp habersiz geçen güzel geçmişin özlemiyle ilk boyun bükülmüş bir ay gibi göründü. Ayaklarının altında çamurlanmış çürük yapraklara bakarak:
Evet, her şey çürüyor Demek, biz de çürüyeceğiz? diye düşündü. Demek ki çürüyecekti, o da çürüyecekti. Böyle, hiçbir mutluluk gelmeden, daha henüz beklerken, özellikle hayatının nasıl gafil geçmiş olduğunu anladıktan sonra, artık bir şey de yapmanın mümkün olmadığını görerek, böyle çürümek, bitmek ona pek insafsız, pek acı geliyordu...
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 67,21 | 67,21 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.