9786057637918
456235
https://www.merkezkitabevi.com/muzik-kendini-anlatir
Müzik Kendini Anlatır
117.46
Çoğu kez merak ederiz bir müziği işittiğimizde: “Ne anlatıyor bize?” Hele de söz yoksa ya da sözleri bilmediğimiz bir dildeyse. Özellikle de klasik Batı müziği dinliyorsak ipuçlarını izleyip şifrelerini çözmek adeta bir göreve dönüşebilir. Besteci hangi duygular içindeydi, ne düşündü; bize anlatmak istediği ne?
Bazen de hiçbir şey düşünmeden elimizi ayağımızı ritme kaptırmış halde bulabiliyoruz kendimizi ya da ezgiye uyum gösterdiğimiz bir sallantı içinde. Beethoven'ın 9. senfonisinin son bölümünde koronun ne dediğini bilmesek de coşku seline kapılabiliyoruz. Dünyanın neresinde bestelenmiş olursa olsun bir türkü ya da bir baladın hüznüne eşlik ediverir buğulu gözler ve dudaklara asılı kalan yarım bir gülümseme.
Peki ne anladık? İyi bir müzik mi dinlemiş olduk; nitelikli, seçkin? Müziğin kötüsü hangisi peki: Rap mi, arabesk mi, operet mi? Rock müzik 80'lerde bitti de sonrakiler beceriksiz mi? Ozan geleneği yok oldu da türküler mi tükendi? İlkel halkların müziği “tam tam”dan ibaret de bu yüzden mi “ilkel” oluyor, o müzik bir şey anlatmıyor mu?
Fırat Kutluk gündelik ve sıradan yargılar ile müziği sınıflandırma, derecelendirme, hiyerarşi belirleme yetkisinin anlamsızlığını ve yararsızlığını gündelik dildeki yansımalarından örneklerle sergiliyor. Yetkili ya da yetkisiz, akademiden ya da sokaktan, sanatçıdan ya da izleyiciden gelen yargıların benzerliğini belirlerken müziği seçkin kılma girişimlerinin müziğin önemli bir kısmını dışlamaya, kötülemeye dönüştüğünü gösteriyor. Ancak uyarıyor da: Bu, hepimizin sıklıkla bir anda, kolayca benimseyiverdiği bir tavırdır. Çünkü müzik kendini anlatır.
Bazen de hiçbir şey düşünmeden elimizi ayağımızı ritme kaptırmış halde bulabiliyoruz kendimizi ya da ezgiye uyum gösterdiğimiz bir sallantı içinde. Beethoven'ın 9. senfonisinin son bölümünde koronun ne dediğini bilmesek de coşku seline kapılabiliyoruz. Dünyanın neresinde bestelenmiş olursa olsun bir türkü ya da bir baladın hüznüne eşlik ediverir buğulu gözler ve dudaklara asılı kalan yarım bir gülümseme.
Peki ne anladık? İyi bir müzik mi dinlemiş olduk; nitelikli, seçkin? Müziğin kötüsü hangisi peki: Rap mi, arabesk mi, operet mi? Rock müzik 80'lerde bitti de sonrakiler beceriksiz mi? Ozan geleneği yok oldu da türküler mi tükendi? İlkel halkların müziği “tam tam”dan ibaret de bu yüzden mi “ilkel” oluyor, o müzik bir şey anlatmıyor mu?
Fırat Kutluk gündelik ve sıradan yargılar ile müziği sınıflandırma, derecelendirme, hiyerarşi belirleme yetkisinin anlamsızlığını ve yararsızlığını gündelik dildeki yansımalarından örneklerle sergiliyor. Yetkili ya da yetkisiz, akademiden ya da sokaktan, sanatçıdan ya da izleyiciden gelen yargıların benzerliğini belirlerken müziği seçkin kılma girişimlerinin müziğin önemli bir kısmını dışlamaya, kötülemeye dönüştüğünü gösteriyor. Ancak uyarıyor da: Bu, hepimizin sıklıkla bir anda, kolayca benimseyiverdiği bir tavırdır. Çünkü müzik kendini anlatır.
Çoğu kez merak ederiz bir müziği işittiğimizde: “Ne anlatıyor bize?” Hele de söz yoksa ya da sözleri bilmediğimiz bir dildeyse. Özellikle de klasik Batı müziği dinliyorsak ipuçlarını izleyip şifrelerini çözmek adeta bir göreve dönüşebilir. Besteci hangi duygular içindeydi, ne düşündü; bize anlatmak istediği ne?
Bazen de hiçbir şey düşünmeden elimizi ayağımızı ritme kaptırmış halde bulabiliyoruz kendimizi ya da ezgiye uyum gösterdiğimiz bir sallantı içinde. Beethoven'ın 9. senfonisinin son bölümünde koronun ne dediğini bilmesek de coşku seline kapılabiliyoruz. Dünyanın neresinde bestelenmiş olursa olsun bir türkü ya da bir baladın hüznüne eşlik ediverir buğulu gözler ve dudaklara asılı kalan yarım bir gülümseme.
Peki ne anladık? İyi bir müzik mi dinlemiş olduk; nitelikli, seçkin? Müziğin kötüsü hangisi peki: Rap mi, arabesk mi, operet mi? Rock müzik 80'lerde bitti de sonrakiler beceriksiz mi? Ozan geleneği yok oldu da türküler mi tükendi? İlkel halkların müziği “tam tam”dan ibaret de bu yüzden mi “ilkel” oluyor, o müzik bir şey anlatmıyor mu?
Fırat Kutluk gündelik ve sıradan yargılar ile müziği sınıflandırma, derecelendirme, hiyerarşi belirleme yetkisinin anlamsızlığını ve yararsızlığını gündelik dildeki yansımalarından örneklerle sergiliyor. Yetkili ya da yetkisiz, akademiden ya da sokaktan, sanatçıdan ya da izleyiciden gelen yargıların benzerliğini belirlerken müziği seçkin kılma girişimlerinin müziğin önemli bir kısmını dışlamaya, kötülemeye dönüştüğünü gösteriyor. Ancak uyarıyor da: Bu, hepimizin sıklıkla bir anda, kolayca benimseyiverdiği bir tavırdır. Çünkü müzik kendini anlatır.
Bazen de hiçbir şey düşünmeden elimizi ayağımızı ritme kaptırmış halde bulabiliyoruz kendimizi ya da ezgiye uyum gösterdiğimiz bir sallantı içinde. Beethoven'ın 9. senfonisinin son bölümünde koronun ne dediğini bilmesek de coşku seline kapılabiliyoruz. Dünyanın neresinde bestelenmiş olursa olsun bir türkü ya da bir baladın hüznüne eşlik ediverir buğulu gözler ve dudaklara asılı kalan yarım bir gülümseme.
Peki ne anladık? İyi bir müzik mi dinlemiş olduk; nitelikli, seçkin? Müziğin kötüsü hangisi peki: Rap mi, arabesk mi, operet mi? Rock müzik 80'lerde bitti de sonrakiler beceriksiz mi? Ozan geleneği yok oldu da türküler mi tükendi? İlkel halkların müziği “tam tam”dan ibaret de bu yüzden mi “ilkel” oluyor, o müzik bir şey anlatmıyor mu?
Fırat Kutluk gündelik ve sıradan yargılar ile müziği sınıflandırma, derecelendirme, hiyerarşi belirleme yetkisinin anlamsızlığını ve yararsızlığını gündelik dildeki yansımalarından örneklerle sergiliyor. Yetkili ya da yetkisiz, akademiden ya da sokaktan, sanatçıdan ya da izleyiciden gelen yargıların benzerliğini belirlerken müziği seçkin kılma girişimlerinin müziğin önemli bir kısmını dışlamaya, kötülemeye dönüştüğünü gösteriyor. Ancak uyarıyor da: Bu, hepimizin sıklıkla bir anda, kolayca benimseyiverdiği bir tavırdır. Çünkü müzik kendini anlatır.
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 117,46 | 117,46 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.