Bu işlem için üye girişi yapmanız gerekiyor
9786055283643
438618
https://www.merkezkitabevi.com/osmanli-hanimlari-ve-kadin-terzileri-1869-1923
Osmanlı Hanımları ve Kadın Terzileri 1869 - 1923
163.20
“Ondokuzuncu yüzyilin sonlarinda, Osmanli toplumunun büyük bir kismi giysilerinde kullandigi kumaslari evindeki el tezgâhinda kendisi dokuyor, tasarimini ve biçkisini kendisi yapiyor ve giysilerini yine kendisi elde dikiyordu. 1870'lerden itibaren Osmanli Imparatorlugu'na gelmeye baslayan dikis makineleri, degisim sürecini oldukça hizlandirmakla birlikte, daha henüz yaygin olarak kullanilmaya baslanmamisti.
Osmanli toplumunun yaklasik yüzde doksan besini olusturan halk, o zamanki deyimiyle “ismarlama” veya “hazir elbise”ye pek ragbet etmiyordu. Terziye gitmek isteseler bile, çogunun satin alma gücü buna pek yeterli olmuyordu. Hali vakti yerinde olanlar ise, elbiselerini diktirtmek için, bu isi yaparak hayatini kazanan profesyonellere, yani terzilere basvuruyordu. Terzilere gitmeyi seçen kalburüstü “kibar” Osmanlilar, gittikleri terzihanelerde kendilerine o zamanki deyimlerle “elbise dikiniyor” ve “kiyafet yapiniyor”lardi. Osmanli Imparatorlugu, özellikle de Istanbul sehri, ondokuzuncu yüzyilda terziler için adeta bir cennet teskil ediyordu. Devrin lüks tüketim anlayisina göre, dayanikli “Ingiliz kumasi”ndan yapilmis ve Frenk -yani isinin ehli “ecnebi”- terziler tarafindan en son modaya uygun olarak biçilip dikilmis kaliteli bir elbise, sahibinin ne kadar ince, kibar, sik, zarif, zevkli, zengin ve prestijli oldugunun bir göstergesiydi; kisacasi bir zerâfet, seçkinlik ve statü sembolüydü.
Bu çalismada, çesitli dönemlerde Osmanli kadin dergileri etrafinda gelismis üç “Islâm terzihânesi” girisiminin hikâyesini okuyacaksiniz: Hanimlara Mahsûs Gazete'nin Terzihânesi (1895), Sisli'de Kiz Sokagi'nda 18 Numerolu Hâne (1901), ve Kadinlar Dünyâsi'nin Terzi Evi (1913). Bu terzihâne tesebbüslerinden yola çikarak, sonuç bölümünde, inceledigimiz kadin terzilerin üretim tarzi ve bu üretim tarzi içerisinde Osmanli hanimlarinin terzileriyle birlikte gelistirmis olduklari üretim ve tüketim iliskileri üzerine küçük bir analiz denemesi de yer aliyor.”
Osmanli toplumunun yaklasik yüzde doksan besini olusturan halk, o zamanki deyimiyle “ismarlama” veya “hazir elbise”ye pek ragbet etmiyordu. Terziye gitmek isteseler bile, çogunun satin alma gücü buna pek yeterli olmuyordu. Hali vakti yerinde olanlar ise, elbiselerini diktirtmek için, bu isi yaparak hayatini kazanan profesyonellere, yani terzilere basvuruyordu. Terzilere gitmeyi seçen kalburüstü “kibar” Osmanlilar, gittikleri terzihanelerde kendilerine o zamanki deyimlerle “elbise dikiniyor” ve “kiyafet yapiniyor”lardi. Osmanli Imparatorlugu, özellikle de Istanbul sehri, ondokuzuncu yüzyilda terziler için adeta bir cennet teskil ediyordu. Devrin lüks tüketim anlayisina göre, dayanikli “Ingiliz kumasi”ndan yapilmis ve Frenk -yani isinin ehli “ecnebi”- terziler tarafindan en son modaya uygun olarak biçilip dikilmis kaliteli bir elbise, sahibinin ne kadar ince, kibar, sik, zarif, zevkli, zengin ve prestijli oldugunun bir göstergesiydi; kisacasi bir zerâfet, seçkinlik ve statü sembolüydü.
Bu çalismada, çesitli dönemlerde Osmanli kadin dergileri etrafinda gelismis üç “Islâm terzihânesi” girisiminin hikâyesini okuyacaksiniz: Hanimlara Mahsûs Gazete'nin Terzihânesi (1895), Sisli'de Kiz Sokagi'nda 18 Numerolu Hâne (1901), ve Kadinlar Dünyâsi'nin Terzi Evi (1913). Bu terzihâne tesebbüslerinden yola çikarak, sonuç bölümünde, inceledigimiz kadin terzilerin üretim tarzi ve bu üretim tarzi içerisinde Osmanli hanimlarinin terzileriyle birlikte gelistirmis olduklari üretim ve tüketim iliskileri üzerine küçük bir analiz denemesi de yer aliyor.”
“Ondokuzuncu yüzyilin sonlarinda, Osmanli toplumunun büyük bir kismi giysilerinde kullandigi kumaslari evindeki el tezgâhinda kendisi dokuyor, tasarimini ve biçkisini kendisi yapiyor ve giysilerini yine kendisi elde dikiyordu. 1870'lerden itibaren Osmanli Imparatorlugu'na gelmeye baslayan dikis makineleri, degisim sürecini oldukça hizlandirmakla birlikte, daha henüz yaygin olarak kullanilmaya baslanmamisti.
Osmanli toplumunun yaklasik yüzde doksan besini olusturan halk, o zamanki deyimiyle “ismarlama” veya “hazir elbise”ye pek ragbet etmiyordu. Terziye gitmek isteseler bile, çogunun satin alma gücü buna pek yeterli olmuyordu. Hali vakti yerinde olanlar ise, elbiselerini diktirtmek için, bu isi yaparak hayatini kazanan profesyonellere, yani terzilere basvuruyordu. Terzilere gitmeyi seçen kalburüstü “kibar” Osmanlilar, gittikleri terzihanelerde kendilerine o zamanki deyimlerle “elbise dikiniyor” ve “kiyafet yapiniyor”lardi. Osmanli Imparatorlugu, özellikle de Istanbul sehri, ondokuzuncu yüzyilda terziler için adeta bir cennet teskil ediyordu. Devrin lüks tüketim anlayisina göre, dayanikli “Ingiliz kumasi”ndan yapilmis ve Frenk -yani isinin ehli “ecnebi”- terziler tarafindan en son modaya uygun olarak biçilip dikilmis kaliteli bir elbise, sahibinin ne kadar ince, kibar, sik, zarif, zevkli, zengin ve prestijli oldugunun bir göstergesiydi; kisacasi bir zerâfet, seçkinlik ve statü sembolüydü.
Bu çalismada, çesitli dönemlerde Osmanli kadin dergileri etrafinda gelismis üç “Islâm terzihânesi” girisiminin hikâyesini okuyacaksiniz: Hanimlara Mahsûs Gazete'nin Terzihânesi (1895), Sisli'de Kiz Sokagi'nda 18 Numerolu Hâne (1901), ve Kadinlar Dünyâsi'nin Terzi Evi (1913). Bu terzihâne tesebbüslerinden yola çikarak, sonuç bölümünde, inceledigimiz kadin terzilerin üretim tarzi ve bu üretim tarzi içerisinde Osmanli hanimlarinin terzileriyle birlikte gelistirmis olduklari üretim ve tüketim iliskileri üzerine küçük bir analiz denemesi de yer aliyor.”
Osmanli toplumunun yaklasik yüzde doksan besini olusturan halk, o zamanki deyimiyle “ismarlama” veya “hazir elbise”ye pek ragbet etmiyordu. Terziye gitmek isteseler bile, çogunun satin alma gücü buna pek yeterli olmuyordu. Hali vakti yerinde olanlar ise, elbiselerini diktirtmek için, bu isi yaparak hayatini kazanan profesyonellere, yani terzilere basvuruyordu. Terzilere gitmeyi seçen kalburüstü “kibar” Osmanlilar, gittikleri terzihanelerde kendilerine o zamanki deyimlerle “elbise dikiniyor” ve “kiyafet yapiniyor”lardi. Osmanli Imparatorlugu, özellikle de Istanbul sehri, ondokuzuncu yüzyilda terziler için adeta bir cennet teskil ediyordu. Devrin lüks tüketim anlayisina göre, dayanikli “Ingiliz kumasi”ndan yapilmis ve Frenk -yani isinin ehli “ecnebi”- terziler tarafindan en son modaya uygun olarak biçilip dikilmis kaliteli bir elbise, sahibinin ne kadar ince, kibar, sik, zarif, zevkli, zengin ve prestijli oldugunun bir göstergesiydi; kisacasi bir zerâfet, seçkinlik ve statü sembolüydü.
Bu çalismada, çesitli dönemlerde Osmanli kadin dergileri etrafinda gelismis üç “Islâm terzihânesi” girisiminin hikâyesini okuyacaksiniz: Hanimlara Mahsûs Gazete'nin Terzihânesi (1895), Sisli'de Kiz Sokagi'nda 18 Numerolu Hâne (1901), ve Kadinlar Dünyâsi'nin Terzi Evi (1913). Bu terzihâne tesebbüslerinden yola çikarak, sonuç bölümünde, inceledigimiz kadin terzilerin üretim tarzi ve bu üretim tarzi içerisinde Osmanli hanimlarinin terzileriyle birlikte gelistirmis olduklari üretim ve tüketim iliskileri üzerine küçük bir analiz denemesi de yer aliyor.”
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 163,20 | 163,20 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.