Pompeii Kentin Ölümü

Stok Kodu:
9786055448516
Sayfa Sayısı:
160
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-01
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Kategori:
%24 indirimli
95,00TL
71,82TL
9786055448516
440863
Pompeii  Kentin Ölümü
Pompeii Kentin Ölümü
71.82

Yüz elli yildir suskun duran Vezüv, artik agzini açmisti. Içindeki ates denizini bir irmak halinde kente akitmaya basladi. Atesli su, ya da sulu ates dagdan asagiya dogru, gittikçe artan bir hizla akiyordu. Geçtigi yerleri, yakaladigi canlilari aninda yakiyor, yetmedi boguyordu .Soylularin, zenginlerin oturdugu Vezüv'ün etekleri bir anda ates selinin altinda kaldi. Görkemli casalar, saraylar, güzelim bahçeler, muhtesem baglar birkaç dakika gibi kisa bir zaman diliminde yok olup gitti. Vezüv lâv denizini salmaya devam ediyordu. Bes on dakika gibi kisa bir sürede, Pompeii'nin etrafini çeviren duvarlarin iç tarafinda atesten nehir yükselmeye baslamisti. Kent dakika dakika ates denizinin içinde eriyip tükeniyordu. Gün isimis, ancak günes Pompeii'nin semasina girememisti. Kent koyu bir karanligin içine hapsolmustu. Ayakta kalabilmeyi basaranlar suursuz bir sekilde kosuyor, tutunacak bir can simidi ariyorlardi. O kadar ki, kaçiyorum derken Vezüv'e dogru kosanlar bile oluyordu. Çünkü kimse nerede oldugunu ve ne tarafa gittigini bilemiyordu. Kurtulusu limandaki gemilerde görenler, birbirlerini ezme pahasina sahile dolustular. Yelkenliler, kürekli kalyonlar, kayiklar ve bir sal insanlar tarafindan adeta tika basa dolduruldu. Bu sebeple fazla agirliktan gemilerden biri yan yatti, su almaya basladi. Denizde ayri bir can pazari vardi. Suya düsenlerden yüzme bilenler kiyiya çikmaya ugrasiyor, gemilere binemedigi için kiyida kalanlar açik denize yüzmek için kendilerini suya atiyordu. Her yerde, insan ya da hayvan olsun bir kargasanin içinde hayatta kalma mücadelesi veriliyordu. Itismeler, kakismalar; birbirlerine kiliç, hançer çekenler, artik en degerli varliklarini kurtarabilmenin derdine düsmüslerdi. Kimse kimseyi görmüyor, duymuyordu. Can pazarinda simdi ne anne ne baba, ne es, ne evlat, ne mal, ne para vardi… Ne de asalet, zenginlik, aristokratlik para ediyordu. Herkes kendi caninin derdine düsmüstü. Bazilari için son umut olarak görülen deniz aniden kabardi ve dev dalgalarla kentin üstüne çullandi. Gemilere siginabilen Pompeiili ates zedeler, gemilerin halatlarini bile çözemediler. Dev dalgalar gemileri basit bir çöp parçasi gibi salliyor, halatlarini kopardiklarini bir kaç darbeden sonra alabora ediyordu. Insanlar kiyidan uzaklasmak isterken, deniz onlari karaya dogru itiyordu. Can pazarinda durum fevkalade nazikti. Vezüv içindekileri bosaltti ve sustu. Yer sarsintilari duruldu. Üçüncü gün günes yeniden görüldü. Ama kentin sakinleri o günesi göremedi. Pompeii tonlarca kül yigininin altinda yitik bir kentti artik.

Yüz elli yildir suskun duran Vezüv, artik agzini açmisti. Içindeki ates denizini bir irmak halinde kente akitmaya basladi. Atesli su, ya da sulu ates dagdan asagiya dogru, gittikçe artan bir hizla akiyordu. Geçtigi yerleri, yakaladigi canlilari aninda yakiyor, yetmedi boguyordu .Soylularin, zenginlerin oturdugu Vezüv'ün etekleri bir anda ates selinin altinda kaldi. Görkemli casalar, saraylar, güzelim bahçeler, muhtesem baglar birkaç dakika gibi kisa bir zaman diliminde yok olup gitti. Vezüv lâv denizini salmaya devam ediyordu. Bes on dakika gibi kisa bir sürede, Pompeii'nin etrafini çeviren duvarlarin iç tarafinda atesten nehir yükselmeye baslamisti. Kent dakika dakika ates denizinin içinde eriyip tükeniyordu. Gün isimis, ancak günes Pompeii'nin semasina girememisti. Kent koyu bir karanligin içine hapsolmustu. Ayakta kalabilmeyi basaranlar suursuz bir sekilde kosuyor, tutunacak bir can simidi ariyorlardi. O kadar ki, kaçiyorum derken Vezüv'e dogru kosanlar bile oluyordu. Çünkü kimse nerede oldugunu ve ne tarafa gittigini bilemiyordu. Kurtulusu limandaki gemilerde görenler, birbirlerini ezme pahasina sahile dolustular. Yelkenliler, kürekli kalyonlar, kayiklar ve bir sal insanlar tarafindan adeta tika basa dolduruldu. Bu sebeple fazla agirliktan gemilerden biri yan yatti, su almaya basladi. Denizde ayri bir can pazari vardi. Suya düsenlerden yüzme bilenler kiyiya çikmaya ugrasiyor, gemilere binemedigi için kiyida kalanlar açik denize yüzmek için kendilerini suya atiyordu. Her yerde, insan ya da hayvan olsun bir kargasanin içinde hayatta kalma mücadelesi veriliyordu. Itismeler, kakismalar; birbirlerine kiliç, hançer çekenler, artik en degerli varliklarini kurtarabilmenin derdine düsmüslerdi. Kimse kimseyi görmüyor, duymuyordu. Can pazarinda simdi ne anne ne baba, ne es, ne evlat, ne mal, ne para vardi… Ne de asalet, zenginlik, aristokratlik para ediyordu. Herkes kendi caninin derdine düsmüstü. Bazilari için son umut olarak görülen deniz aniden kabardi ve dev dalgalarla kentin üstüne çullandi. Gemilere siginabilen Pompeiili ates zedeler, gemilerin halatlarini bile çözemediler. Dev dalgalar gemileri basit bir çöp parçasi gibi salliyor, halatlarini kopardiklarini bir kaç darbeden sonra alabora ediyordu. Insanlar kiyidan uzaklasmak isterken, deniz onlari karaya dogru itiyordu. Can pazarinda durum fevkalade nazikti. Vezüv içindekileri bosaltti ve sustu. Yer sarsintilari duruldu. Üçüncü gün günes yeniden görüldü. Ama kentin sakinleri o günesi göremedi. Pompeii tonlarca kül yigininin altinda yitik bir kentti artik.
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 71,82    71,82   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat