9786052036310
392215
https://www.merkezkitabevi.com/son-cevizlik
Son Cevizlik
46.20
Son Cevizlik; ağaçların katledildiği, üretim alanlarının, toprakların yağmalandığı, güçlülerin acımasızlığı, hırsı karşısında çaresizlerin şaşırıp yalpaladığı, taşra gerçekçiliğinden uzaklaşmadan, iyilik, kötülük, yokluk, zenginlik, umutsuzluk, umut, muhtaçlık, korku, insan ve doğa sevgisi ekseninde, geçmişin tortusuyla şimdiki zamanı anlatan öykülerden oluşuyor.
Unutulmuş, kaybedilmiş, hayal kırıklığına uğramış insanların sesinde, ince, duygulu tınılar yerine umudun, neşenin olması öyküleri farklı kılıyor. Yazarın yalın, özgün ve kapalı anlatımdan uzak, derdini kolayca döküveren, özellikle de günlük konuşma dilini çok iyi kullanan anlatım tarzı, basit düşünme biçimleriyle öykü kahramanlarını, son derece gerçek ve sahici kılıyor. Yansıtılan sahnelerin arka planında doğanın hışırtılı, esintili ağaçları da eksik değil.
Son ceviz ağacının gölgesinde, yağmur korkusuyla toplanan kirazların, silkelenen dutlarla birlikte kırgınlıkların, küskünlüklerin de döküldüğü çarşafların atmosferinde gelişen öyküler, doğanın karşısında insanın yaşam mücadelesini, vazgeçmişliğini, kabul etme biçimlerini sorguluyor. Güçlülerin dünyasında kandırılanların, ezilenlerin haklı öfkesinin, nefretinin yanında, ne olursa olsun merhameti elinden bırakmayan kahvecinin yüreği yeniden insanlığımızı düşündürüyor. Bir bardak çay olup içimizi ısıtıyor iyilik.
Öykülerin geneli, kendi yasa ve düzeniyle işleyen kasabalarda geçiyor. Suçların, kanunsuzlukların çabucak örtüldüğü, dosyaların kapatılıverdiği durumlarda vicdan ve adalet gibi varlığı sürekli tartışılan olgular da aslında taşranın koyu çaresizliğine teslim oluyor. Konu ve temanın, genel olduğu kadar günceli de yakalayan bir titizlikle seçimi, diyaloglarla zenginleşip ritmini düşürmeyen öykülere dönüşüyor. Kapatılan fabrikalarla işsiz kalanların bir an önce para kazanma, zengin olma uğruna başlarına gelenlerin anlatıldığı ironik öyküler acıyla gülümsetiyor. Ağır çalışma koşulları altında, emeğinin karşılığını alamayan insansa sonunda yanlışlara sürükleniyor.
Olayların ve kahramanın eşit kurgulandığı öykülerde atmosfer de göz ardı edilmemiş. İlk öykü kitabıyla Fatma Nuran Avcı, öykücülüğümüze gerçekçi ve sağlam bir adım atıyor. Yazar, 2016 Yılında Nilüfer Belediye'sinin Yaşar Kemal Öykü Yarışmasında 1124 öykü arasından “Son Cevizlik” adlı eseriyle birinciliğe layık görülerek başarısının işaretini vermişti.
Değişen, değişirken çürüyüp bozulan geleneksel yaşamın bitmeyen sorguları; ezen ve ezilenlerin, haklı ya da haksız her durumda var olan toplumsal sorunları öykülerin, geçmiş zamanda ya da şimdi'de değil de sonsuz bir boşlukta salındığı izlenimini veriyor. Kenarda, bir başına kalmış, kaybolmuş insanın, acımasız olayların anlatıldığı gerçekçi öykülerin hissettirdiği duygularla yeniden düşünmeli: Vicdan, merhamet, adalet gibi kökü yabancı olan kelimeler gerçekten bizden çok ayrı ve uzağımızda mı?
Unutulmuş, kaybedilmiş, hayal kırıklığına uğramış insanların sesinde, ince, duygulu tınılar yerine umudun, neşenin olması öyküleri farklı kılıyor. Yazarın yalın, özgün ve kapalı anlatımdan uzak, derdini kolayca döküveren, özellikle de günlük konuşma dilini çok iyi kullanan anlatım tarzı, basit düşünme biçimleriyle öykü kahramanlarını, son derece gerçek ve sahici kılıyor. Yansıtılan sahnelerin arka planında doğanın hışırtılı, esintili ağaçları da eksik değil.
Son ceviz ağacının gölgesinde, yağmur korkusuyla toplanan kirazların, silkelenen dutlarla birlikte kırgınlıkların, küskünlüklerin de döküldüğü çarşafların atmosferinde gelişen öyküler, doğanın karşısında insanın yaşam mücadelesini, vazgeçmişliğini, kabul etme biçimlerini sorguluyor. Güçlülerin dünyasında kandırılanların, ezilenlerin haklı öfkesinin, nefretinin yanında, ne olursa olsun merhameti elinden bırakmayan kahvecinin yüreği yeniden insanlığımızı düşündürüyor. Bir bardak çay olup içimizi ısıtıyor iyilik.
Öykülerin geneli, kendi yasa ve düzeniyle işleyen kasabalarda geçiyor. Suçların, kanunsuzlukların çabucak örtüldüğü, dosyaların kapatılıverdiği durumlarda vicdan ve adalet gibi varlığı sürekli tartışılan olgular da aslında taşranın koyu çaresizliğine teslim oluyor. Konu ve temanın, genel olduğu kadar günceli de yakalayan bir titizlikle seçimi, diyaloglarla zenginleşip ritmini düşürmeyen öykülere dönüşüyor. Kapatılan fabrikalarla işsiz kalanların bir an önce para kazanma, zengin olma uğruna başlarına gelenlerin anlatıldığı ironik öyküler acıyla gülümsetiyor. Ağır çalışma koşulları altında, emeğinin karşılığını alamayan insansa sonunda yanlışlara sürükleniyor.
Olayların ve kahramanın eşit kurgulandığı öykülerde atmosfer de göz ardı edilmemiş. İlk öykü kitabıyla Fatma Nuran Avcı, öykücülüğümüze gerçekçi ve sağlam bir adım atıyor. Yazar, 2016 Yılında Nilüfer Belediye'sinin Yaşar Kemal Öykü Yarışmasında 1124 öykü arasından “Son Cevizlik” adlı eseriyle birinciliğe layık görülerek başarısının işaretini vermişti.
Değişen, değişirken çürüyüp bozulan geleneksel yaşamın bitmeyen sorguları; ezen ve ezilenlerin, haklı ya da haksız her durumda var olan toplumsal sorunları öykülerin, geçmiş zamanda ya da şimdi'de değil de sonsuz bir boşlukta salındığı izlenimini veriyor. Kenarda, bir başına kalmış, kaybolmuş insanın, acımasız olayların anlatıldığı gerçekçi öykülerin hissettirdiği duygularla yeniden düşünmeli: Vicdan, merhamet, adalet gibi kökü yabancı olan kelimeler gerçekten bizden çok ayrı ve uzağımızda mı?
Son Cevizlik; ağaçların katledildiği, üretim alanlarının, toprakların yağmalandığı, güçlülerin acımasızlığı, hırsı karşısında çaresizlerin şaşırıp yalpaladığı, taşra gerçekçiliğinden uzaklaşmadan, iyilik, kötülük, yokluk, zenginlik, umutsuzluk, umut, muhtaçlık, korku, insan ve doğa sevgisi ekseninde, geçmişin tortusuyla şimdiki zamanı anlatan öykülerden oluşuyor.
Unutulmuş, kaybedilmiş, hayal kırıklığına uğramış insanların sesinde, ince, duygulu tınılar yerine umudun, neşenin olması öyküleri farklı kılıyor. Yazarın yalın, özgün ve kapalı anlatımdan uzak, derdini kolayca döküveren, özellikle de günlük konuşma dilini çok iyi kullanan anlatım tarzı, basit düşünme biçimleriyle öykü kahramanlarını, son derece gerçek ve sahici kılıyor. Yansıtılan sahnelerin arka planında doğanın hışırtılı, esintili ağaçları da eksik değil.
Son ceviz ağacının gölgesinde, yağmur korkusuyla toplanan kirazların, silkelenen dutlarla birlikte kırgınlıkların, küskünlüklerin de döküldüğü çarşafların atmosferinde gelişen öyküler, doğanın karşısında insanın yaşam mücadelesini, vazgeçmişliğini, kabul etme biçimlerini sorguluyor. Güçlülerin dünyasında kandırılanların, ezilenlerin haklı öfkesinin, nefretinin yanında, ne olursa olsun merhameti elinden bırakmayan kahvecinin yüreği yeniden insanlığımızı düşündürüyor. Bir bardak çay olup içimizi ısıtıyor iyilik.
Öykülerin geneli, kendi yasa ve düzeniyle işleyen kasabalarda geçiyor. Suçların, kanunsuzlukların çabucak örtüldüğü, dosyaların kapatılıverdiği durumlarda vicdan ve adalet gibi varlığı sürekli tartışılan olgular da aslında taşranın koyu çaresizliğine teslim oluyor. Konu ve temanın, genel olduğu kadar günceli de yakalayan bir titizlikle seçimi, diyaloglarla zenginleşip ritmini düşürmeyen öykülere dönüşüyor. Kapatılan fabrikalarla işsiz kalanların bir an önce para kazanma, zengin olma uğruna başlarına gelenlerin anlatıldığı ironik öyküler acıyla gülümsetiyor. Ağır çalışma koşulları altında, emeğinin karşılığını alamayan insansa sonunda yanlışlara sürükleniyor.
Olayların ve kahramanın eşit kurgulandığı öykülerde atmosfer de göz ardı edilmemiş. İlk öykü kitabıyla Fatma Nuran Avcı, öykücülüğümüze gerçekçi ve sağlam bir adım atıyor. Yazar, 2016 Yılında Nilüfer Belediye'sinin Yaşar Kemal Öykü Yarışmasında 1124 öykü arasından “Son Cevizlik” adlı eseriyle birinciliğe layık görülerek başarısının işaretini vermişti.
Değişen, değişirken çürüyüp bozulan geleneksel yaşamın bitmeyen sorguları; ezen ve ezilenlerin, haklı ya da haksız her durumda var olan toplumsal sorunları öykülerin, geçmiş zamanda ya da şimdi'de değil de sonsuz bir boşlukta salındığı izlenimini veriyor. Kenarda, bir başına kalmış, kaybolmuş insanın, acımasız olayların anlatıldığı gerçekçi öykülerin hissettirdiği duygularla yeniden düşünmeli: Vicdan, merhamet, adalet gibi kökü yabancı olan kelimeler gerçekten bizden çok ayrı ve uzağımızda mı?
Unutulmuş, kaybedilmiş, hayal kırıklığına uğramış insanların sesinde, ince, duygulu tınılar yerine umudun, neşenin olması öyküleri farklı kılıyor. Yazarın yalın, özgün ve kapalı anlatımdan uzak, derdini kolayca döküveren, özellikle de günlük konuşma dilini çok iyi kullanan anlatım tarzı, basit düşünme biçimleriyle öykü kahramanlarını, son derece gerçek ve sahici kılıyor. Yansıtılan sahnelerin arka planında doğanın hışırtılı, esintili ağaçları da eksik değil.
Son ceviz ağacının gölgesinde, yağmur korkusuyla toplanan kirazların, silkelenen dutlarla birlikte kırgınlıkların, küskünlüklerin de döküldüğü çarşafların atmosferinde gelişen öyküler, doğanın karşısında insanın yaşam mücadelesini, vazgeçmişliğini, kabul etme biçimlerini sorguluyor. Güçlülerin dünyasında kandırılanların, ezilenlerin haklı öfkesinin, nefretinin yanında, ne olursa olsun merhameti elinden bırakmayan kahvecinin yüreği yeniden insanlığımızı düşündürüyor. Bir bardak çay olup içimizi ısıtıyor iyilik.
Öykülerin geneli, kendi yasa ve düzeniyle işleyen kasabalarda geçiyor. Suçların, kanunsuzlukların çabucak örtüldüğü, dosyaların kapatılıverdiği durumlarda vicdan ve adalet gibi varlığı sürekli tartışılan olgular da aslında taşranın koyu çaresizliğine teslim oluyor. Konu ve temanın, genel olduğu kadar günceli de yakalayan bir titizlikle seçimi, diyaloglarla zenginleşip ritmini düşürmeyen öykülere dönüşüyor. Kapatılan fabrikalarla işsiz kalanların bir an önce para kazanma, zengin olma uğruna başlarına gelenlerin anlatıldığı ironik öyküler acıyla gülümsetiyor. Ağır çalışma koşulları altında, emeğinin karşılığını alamayan insansa sonunda yanlışlara sürükleniyor.
Olayların ve kahramanın eşit kurgulandığı öykülerde atmosfer de göz ardı edilmemiş. İlk öykü kitabıyla Fatma Nuran Avcı, öykücülüğümüze gerçekçi ve sağlam bir adım atıyor. Yazar, 2016 Yılında Nilüfer Belediye'sinin Yaşar Kemal Öykü Yarışmasında 1124 öykü arasından “Son Cevizlik” adlı eseriyle birinciliğe layık görülerek başarısının işaretini vermişti.
Değişen, değişirken çürüyüp bozulan geleneksel yaşamın bitmeyen sorguları; ezen ve ezilenlerin, haklı ya da haksız her durumda var olan toplumsal sorunları öykülerin, geçmiş zamanda ya da şimdi'de değil de sonsuz bir boşlukta salındığı izlenimini veriyor. Kenarda, bir başına kalmış, kaybolmuş insanın, acımasız olayların anlatıldığı gerçekçi öykülerin hissettirdiği duygularla yeniden düşünmeli: Vicdan, merhamet, adalet gibi kökü yabancı olan kelimeler gerçekten bizden çok ayrı ve uzağımızda mı?
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 46,20 | 46,20 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.