9786053146537
411129
https://www.merkezkitabevi.com/yuru-bir-gercege
Yürü Bir Gerçeğe
152.10
Bu çalışma, hakikat algımızdaki parçalanmanın yarattığı siyasi ve kültürel sonuçları, “kamusal alan”, “kamusallık” ve “kamusal tartışma” gibi
kavramları merkezine alarak tartışıyor. Arendt'in, görünür olduğumuz ve birbirimizin gerçekliğine dokunduğumuz bir iletişim biçimi olarak
betimlediği kamusallığın koşulları uzun zamandır yavaş yavaş ortadan kalkıyordu. Özçelik'in vurucu bir biçimde ifade ettiği gibi, şeylerin sahtesine
ya da sanal olanına, kendisinden daha fazla değer atfedildiği günümüzde, kamusal bir iletişimin koşulları iyice sarsılmış ve hatta neredeyse yok
olmuş durumda. Özçelik, böyle bir kamusal iletişimin olanaklarını zedeleyen yeni koşulları ince bir biçimde analiz ediyor. Artık neredeyse sıradan,
gündelik bir gerçeklik haline dönüşen “alternatif hakikatler”, “sahte haberler”, “yalan bildirimler”, “uydurulmuş veriler” vb unsurların siyasetin
dönüşümü ile bağlantısını göstermeye çalışıyor. Bir yandan siyasette gittikçe yükselen popülist liderler, öte yandan hakikat sonrası unsurların
bombardımanına uğrayan zihinler… Özçelik, kitabında, bu ikisinin birbirini nasıl beslediğini örneklerle etkileyici bir biçimde ortaya koyuyor.
İletişim ve internet teknolojisindeki yeni gelişmelerin, yarattığı yeni fırsatlar yanında, siyasette karşılıklı “körleşme” ve birbirine duyarsızlaşmayı
nasıl körüklediğini; yalan haberin yayılmasını nasıl kolaylaştırdığını çarpıcı bir biçimde irdeliyor. Ortak meselelerimiz konusunda tartışmamızın
olanağı olan kamusal mecraların, retoriği baş tacı eden demagoglar ile düzensiz veri yığını ve sahte bilgilerle dumura uğrayan kitlelerin “ilişkisi”
içinde elimizden nasıl kayıp gittiğinin hikâyesini sunuyor.
Modern zihnin temel parametrelerinin kaybolduğu, parçalı ve kaotik bir gerçeklik kavrayışına adım attığımız, “herkesin kendine ait bir hakikati”
olduğu zannına kapıldığı zamanımızda, Özçelik'in yapıtı, zihinlerimizi durulaştırmak, nedenler ve sonuçlar arasındaki bağlantıları kurabilmek,
kavrayışımızı zenginleştirmek ve en önemlisi kötümser olmamak için ufuk açıcı bir katkı ortaya koyuyor
kavramları merkezine alarak tartışıyor. Arendt'in, görünür olduğumuz ve birbirimizin gerçekliğine dokunduğumuz bir iletişim biçimi olarak
betimlediği kamusallığın koşulları uzun zamandır yavaş yavaş ortadan kalkıyordu. Özçelik'in vurucu bir biçimde ifade ettiği gibi, şeylerin sahtesine
ya da sanal olanına, kendisinden daha fazla değer atfedildiği günümüzde, kamusal bir iletişimin koşulları iyice sarsılmış ve hatta neredeyse yok
olmuş durumda. Özçelik, böyle bir kamusal iletişimin olanaklarını zedeleyen yeni koşulları ince bir biçimde analiz ediyor. Artık neredeyse sıradan,
gündelik bir gerçeklik haline dönüşen “alternatif hakikatler”, “sahte haberler”, “yalan bildirimler”, “uydurulmuş veriler” vb unsurların siyasetin
dönüşümü ile bağlantısını göstermeye çalışıyor. Bir yandan siyasette gittikçe yükselen popülist liderler, öte yandan hakikat sonrası unsurların
bombardımanına uğrayan zihinler… Özçelik, kitabında, bu ikisinin birbirini nasıl beslediğini örneklerle etkileyici bir biçimde ortaya koyuyor.
İletişim ve internet teknolojisindeki yeni gelişmelerin, yarattığı yeni fırsatlar yanında, siyasette karşılıklı “körleşme” ve birbirine duyarsızlaşmayı
nasıl körüklediğini; yalan haberin yayılmasını nasıl kolaylaştırdığını çarpıcı bir biçimde irdeliyor. Ortak meselelerimiz konusunda tartışmamızın
olanağı olan kamusal mecraların, retoriği baş tacı eden demagoglar ile düzensiz veri yığını ve sahte bilgilerle dumura uğrayan kitlelerin “ilişkisi”
içinde elimizden nasıl kayıp gittiğinin hikâyesini sunuyor.
Modern zihnin temel parametrelerinin kaybolduğu, parçalı ve kaotik bir gerçeklik kavrayışına adım attığımız, “herkesin kendine ait bir hakikati”
olduğu zannına kapıldığı zamanımızda, Özçelik'in yapıtı, zihinlerimizi durulaştırmak, nedenler ve sonuçlar arasındaki bağlantıları kurabilmek,
kavrayışımızı zenginleştirmek ve en önemlisi kötümser olmamak için ufuk açıcı bir katkı ortaya koyuyor
Bu çalışma, hakikat algımızdaki parçalanmanın yarattığı siyasi ve kültürel sonuçları, “kamusal alan”, “kamusallık” ve “kamusal tartışma” gibi
kavramları merkezine alarak tartışıyor. Arendt'in, görünür olduğumuz ve birbirimizin gerçekliğine dokunduğumuz bir iletişim biçimi olarak
betimlediği kamusallığın koşulları uzun zamandır yavaş yavaş ortadan kalkıyordu. Özçelik'in vurucu bir biçimde ifade ettiği gibi, şeylerin sahtesine
ya da sanal olanına, kendisinden daha fazla değer atfedildiği günümüzde, kamusal bir iletişimin koşulları iyice sarsılmış ve hatta neredeyse yok
olmuş durumda. Özçelik, böyle bir kamusal iletişimin olanaklarını zedeleyen yeni koşulları ince bir biçimde analiz ediyor. Artık neredeyse sıradan,
gündelik bir gerçeklik haline dönüşen “alternatif hakikatler”, “sahte haberler”, “yalan bildirimler”, “uydurulmuş veriler” vb unsurların siyasetin
dönüşümü ile bağlantısını göstermeye çalışıyor. Bir yandan siyasette gittikçe yükselen popülist liderler, öte yandan hakikat sonrası unsurların
bombardımanına uğrayan zihinler… Özçelik, kitabında, bu ikisinin birbirini nasıl beslediğini örneklerle etkileyici bir biçimde ortaya koyuyor.
İletişim ve internet teknolojisindeki yeni gelişmelerin, yarattığı yeni fırsatlar yanında, siyasette karşılıklı “körleşme” ve birbirine duyarsızlaşmayı
nasıl körüklediğini; yalan haberin yayılmasını nasıl kolaylaştırdığını çarpıcı bir biçimde irdeliyor. Ortak meselelerimiz konusunda tartışmamızın
olanağı olan kamusal mecraların, retoriği baş tacı eden demagoglar ile düzensiz veri yığını ve sahte bilgilerle dumura uğrayan kitlelerin “ilişkisi”
içinde elimizden nasıl kayıp gittiğinin hikâyesini sunuyor.
Modern zihnin temel parametrelerinin kaybolduğu, parçalı ve kaotik bir gerçeklik kavrayışına adım attığımız, “herkesin kendine ait bir hakikati”
olduğu zannına kapıldığı zamanımızda, Özçelik'in yapıtı, zihinlerimizi durulaştırmak, nedenler ve sonuçlar arasındaki bağlantıları kurabilmek,
kavrayışımızı zenginleştirmek ve en önemlisi kötümser olmamak için ufuk açıcı bir katkı ortaya koyuyor
kavramları merkezine alarak tartışıyor. Arendt'in, görünür olduğumuz ve birbirimizin gerçekliğine dokunduğumuz bir iletişim biçimi olarak
betimlediği kamusallığın koşulları uzun zamandır yavaş yavaş ortadan kalkıyordu. Özçelik'in vurucu bir biçimde ifade ettiği gibi, şeylerin sahtesine
ya da sanal olanına, kendisinden daha fazla değer atfedildiği günümüzde, kamusal bir iletişimin koşulları iyice sarsılmış ve hatta neredeyse yok
olmuş durumda. Özçelik, böyle bir kamusal iletişimin olanaklarını zedeleyen yeni koşulları ince bir biçimde analiz ediyor. Artık neredeyse sıradan,
gündelik bir gerçeklik haline dönüşen “alternatif hakikatler”, “sahte haberler”, “yalan bildirimler”, “uydurulmuş veriler” vb unsurların siyasetin
dönüşümü ile bağlantısını göstermeye çalışıyor. Bir yandan siyasette gittikçe yükselen popülist liderler, öte yandan hakikat sonrası unsurların
bombardımanına uğrayan zihinler… Özçelik, kitabında, bu ikisinin birbirini nasıl beslediğini örneklerle etkileyici bir biçimde ortaya koyuyor.
İletişim ve internet teknolojisindeki yeni gelişmelerin, yarattığı yeni fırsatlar yanında, siyasette karşılıklı “körleşme” ve birbirine duyarsızlaşmayı
nasıl körüklediğini; yalan haberin yayılmasını nasıl kolaylaştırdığını çarpıcı bir biçimde irdeliyor. Ortak meselelerimiz konusunda tartışmamızın
olanağı olan kamusal mecraların, retoriği baş tacı eden demagoglar ile düzensiz veri yığını ve sahte bilgilerle dumura uğrayan kitlelerin “ilişkisi”
içinde elimizden nasıl kayıp gittiğinin hikâyesini sunuyor.
Modern zihnin temel parametrelerinin kaybolduğu, parçalı ve kaotik bir gerçeklik kavrayışına adım attığımız, “herkesin kendine ait bir hakikati”
olduğu zannına kapıldığı zamanımızda, Özçelik'in yapıtı, zihinlerimizi durulaştırmak, nedenler ve sonuçlar arasındaki bağlantıları kurabilmek,
kavrayışımızı zenginleştirmek ve en önemlisi kötümser olmamak için ufuk açıcı bir katkı ortaya koyuyor
Iyzico ile güvenli ödeme
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 152,10 | 152,10 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.